Yüzün üstünde sanatçının albümünde prodüktörlük ve aranjörlük yapan müzisyen Ahmet Koç, CRI TÜRK’te Michael Kuyucu’nun hazırlayıp sunduğu Türkiye’nin tek müzik biyografi belgeseli “Müziğin Kilometre Taşları” programına konuk oldu. Müzik hayatına dair bilinmeyenleri anlatan Ahmet Koç, Ahmet Kaya, Murat Göğebakan ve Murat Kekilli’nin ilk albümlerinin hikayesini Michael Kuyucu’ya anlattı.
Ahmet Kaya’ya Yaptığım Albüm Önceki Albümlerine Göre Modern Kaldı
16 yaşındayken Caddebostan Maksim Gazinosu’nda bağlama çaldığını dile getiren ve Ahmet Kaya ile de çalışan Ahmet Koç, Michael Kuyucu’ya: “O dönemin popüler sanatçılarıyla çalışıyordum. Gazinolardan sonra ise stüdyo çalışmalarına başladım. 1988 yılında Unkapanı’nda müzik sektörüne girdim. Ahmet Kaya’yla sahnede çalıştık. Ahmet Kaya o dönemlerde çok satıyordu ve “Bahtiyar” albümünden sonra aranjör olarak benimle çalışmak istedi, ben de çok sevindim. “Bahtiyar” albümü hem sözel hem de müzikal açıdan arabesk içeriyordu ve benim yaptığım albüm biraz modern kaldı. Bütün popçular beni arayıp tebrik etti ama Ahmet Kaya dinleyicileri yadırgadı. Başta böyle oldu fakat sonra albüm patladı. O dönem 21 yaşındaydım, albümü bugün dinliyorum da; davul, gitar, bas, piyano yani kısaca orkestra canlıydı; hatta timpani kullanacaktık, Orhan Topçuoğlu’nu getirdim. Ahmet Kaya, ben ve Orhan timpanileri kapıdan beraber geçirdik. Şmdi bakıyorum da normalde makineden çalmak mümkündü fakat biz timpaniyi bile canlı çaldık” dedi.
Murat Göğebakan Doğal ve Tatlı Bir Arkadaştı
1997 yılında Murat Göğebakan’ın ilk albümü olan “Ben Sana Aşık Oldum”da değişik bir çalışma yaptığını söyleyen Ahmet Koç, albümün hikayesini Michael Kuyucu’ya şu cümlelerle anlattı: Prestij Müzik beni aradı ve sıfır bir arkadaş olduğunu söyledi. ‘Tamam’ dedim ve gittim, Murat Göğebakan çıktı. Murat Göğebakan’la sohbet ettik; doğal bir çocuktu, tatlı bir arkadaştı. Şarkıları dinledim, bir şarkı söyledi ‘Tamamdır’ dedim direk. ‘Abi bu benim son şansım, bunu yapamazsam beni ilk biletle Adana’ya yollayacaklar, çünkü daha önce yaptık olmadı’ dedi. Meğerse daha önce 3-4 aranjörle çalışmışlar ama olmamış. 1 haftada müzikleri yaptık, albüm bitti sonra ikimiz İstiklal Caddesi’nde yürürken dedim ki: ‘Bak burada böyle vatandaş olarak son yürüyüşün. 1 ay sora tanınmış bir sanatçı olarak zor yürüyeceksin.’ 1 ay sonra benim dediğim çıktı.”
İlk Başta Murat Kekilli’nin Sesini Beğenmedim
1998 yılında askerden bir haftalık izne geldiğinde 3 albüm bitirdiğini dile getiren Ahmet Koç, Murat Kekilli’nin “Bu Akşam Ölürüm” albümünün bunlardan biri olduğunu söyledi. Ahmet Koç, Michael Kuyucu’ya: “Murat Kekilli, Murat Göğebakan’ın klavyecisiydi, Adana’da birlikte müzik yapıyolarmış. Murat Kekilli’nin ilk başta sesini beğenmedim, yeterli gelmedi bana; fakat sonradan ‘Sen tamamsın’ dedim. Boğaziçi Müzik’le beraber yaptık o albümü. Albümde soft bir sound denedim. Daha sonra Murat Göğebakan’ın ‘Ay Yüzlüm’, Murat Kekilli’nin ‘Seni Çılgın’ albümünü yaptık. İkisiyle de 4-5 albüm çalıştık.”
Eurovision’un En İyi Şarkısı “Dinle”dir
1997 yılında Eurovision’da Şebnem Paker’in yorumladığı “Dinle” adlı şarkıda bağlamasıyla Türkiye’yi ilk kez bir yerel enstrümanla yer alan Ahmet Koç, Levent Çoker’in kendisini aradığını ve birlikte çalışmayı teklif ettiğini ve kendisinin de bağlamayla çalmayı teklif etmesi üzerine beraber çalıştıklarını söyledi. Michael Kuyucu’ya “O eser tam milli ve yerliydi” diyen Ahmet Koç, “Dinle” şarkısının Eurovision’da Türkiye’nin en hak ettiği ve en iyi şarkısı olduğunu da sözlerine ekledi. Ahmet Koç; “Yarışmadan önce 10 gün boyunca performans esnasında neler yapmamız gerektiğini planladık fakat klavyecimiz Süleyman Alnıtemiz kendini tutamadı ve sahnenin ortasına gelip ve plansız bir şekilde oynadı. Az kalsın diskalifiye oluyorduk. Yönetmen ‘Ben böyle bir şey görmedim dünyaya yayın yapıyorum sen nasıl klavyeyi terk edip dönersin’ diye sert çıktı. Süleyman da içinden geldiğini söyledi. Hala güleriz Süleyman’la” diyerek Eurovision anısını CRI TÜRK’e anlattı. “Eurovisiona gidince kimse bizi uğurlamadı” diyen Ahmet Koç Michael Kuyucu’ya: “Gömleğimi bile kendim aldım. Bizimle kimse ilgilenmedi fakat ben ‘Dönüşte burası insan kaynayacak’ dedim ve dönüşte bir görsen sanki Michael Jackson gelmiş gibi nasıl karşılıyorlardı, demek ki siyaseti yenebiliyor müzik.”
Notalar Tükenmez Duygular Tükenir
Michael Kuyucu’nun müzik endüstrisinde büyük şarkıların yerine şimdi bilgisayar destekli şarkıların yapılması hakkındaki düşüncelerini sorması üzerine Ahmet Koç; “Yüzde seksen aranjörün nota bildiğini düşünmüyorum. Bazen sanatçı arkadaşlarım yardım istiyor, bir gidiyorum nota yok. Ben de yönetiyorum ama nota koyuyorum. Maalesef duygu çok azaldı. Yeni yapılanlara baktığında hepsi aynı soundları kullandığı için değişik bir şey çıkmıyor. Ben şu an müzik dinlemek istediğimde yine eskileri dinliyorum. Bir gün Serdar Ortaç’a ‘Senin bütün şarkıların birbirine benziyor’ demişler. ‘Ne yapayım 7 tane nota var’ demiş. Bu çok komik, nota sonsuzdur senin onu nasıl değerlendireceğin, yan yana getireceğin önemlidir. Notalarla sonsuz şarkılar yapılır. Bu asla bir savunma şekli değil, sizin duygularınız tükeniyor olabilir. Bu da modern çağın sizden aldıkları olabilir. Orhan Gencebay, Zülfü Livanelli son zamanlarda üretemiyor, son zamanlarda Kayahan’da üretemiyordu, Sezen Aksu’da üretemiyor, ürettiklerinde de eski şarkılarının havası yok” diyerek cevap verdi.