Çağdaş Suseven , Michael Kuyucu’nun Akustik Stüdyo Programında Radyo Mecrasını Eleştirdi

Yirmi yıl önce yayınladığı “LEYLA” adlı şarkısı ile müzik dünyasına başarılı bir giriş yapan ve yirmi yıldır aralıksız bir biçimde Türk Sanat Müziğinin bayrağını elinden tutan Çağdaş Suseven, Michael Kuyucu’nun Akustik Stüdyosu’na konuk oldu. Çağdaş programda hem özel açıklamalar da bulundu hem de orkestrası çok özel bir alaturka konser verdi. İşte Çağdaş Suseven’in Michael Kuyucu’ya yaptığı açıklamalar:

Leyla Hocam Halil Karaduman Anısına Yapıldı

“Leyla”nın remix versiyonunu çıkarttık. Bu bizim bir projemizdi Halil Karaduman hocamla ama onun ömrü vefa etmedi. Benimde içimde uhde kalmıştı. O zamanlar konuşurduk ‘hocam bu şarkının bir de remix versiyonunu yapsak nasıl olur?’ diye.  Çağ değişiyor dil değişiyor malumunuz, müzikte değişiyor. O dönemki müzik anlayışıyla şimdiki arasında dağlar kadar fark var. Günümüzde benim öğrencilerim de var. Onların dinledikleri şarkılara bakıyorum, mukayese ediyorum. Ritimlerine tabi ki kulağım alışıyor. Bu ritimde acaba “Leyla”yı yaparsak nasıl olur diye bir düşüncemiz vardı.”

Yeni Nesile Türk Müziği Soundu Yetersiz Kalıyor

“Günümüzün yeni yetişen müzik dinleyicilerine,  Türk müziğinin ritmi, Türk müziğinin soundu yetersiz kalıyor. Dolmuyor kulaklar. Yani onlar “dum dum dum” bunu istiyorlar. O kalbinin içine kadar hissetmek istiyor o ritmi. Hayat artık buna gelmiş durumda. Daha hızlı daha hareketli bir yaşam yaşıyoruz. Dün de bir arkadaşımla sohbetteydik, röportajdaydık aynı şeyleri söyledim. Hayat çok hızlı gidiyor. Eskiden bir yerden bir yere ne kadar sürede gidiliyordu. Mesela Osmanlı döneminde 40 km. mesafe 9 saatte alınıyordu. Kervanların yol alma mesafesi 9 saatte 40 km. idi.  Şimdi 40 km. mesafe ne kadar sürüyor? Motosikletime biniyorum 25 dakikada oradayım. 25 dakika nerede 9 saat nerede? Düşünebiliyor musunuz hayatı?”

Bu Kadar Hızlı Bir Hayat İçinde Hangi Müziği Dinleyebilirsin

Geçmişte aşkta sindire sindire yaşanılıyordu. Birisine ulaşmak bu kadar kolay mıydı? Değildi. Yani bir atılan mendilin uğrunda heba edilen bir hayat vardı. Şimdi Instagram’dan ekliyoruz, anında yazışıyoruz, hemen buluşuyoruz. Her şeyi tüketiyoruz bitiyor. Evet böyle bir hayatın içindeyiz. Trafikte araba kullanıyoruz bir an önce yetişmeye çalışıyoruz. Yeşil daha yanar yanmaz hatta daha sarıyken kornaya basmıyor muyuz? Nereye yetişeceğiz? Böyle bir hayat içerisinde hangi tür müziği dinleyebilirsin?

Günün Belli Saatlerinde Dinlenmesi Gereken Makamlar Var

Türk musikisinin o içindeki dinginliğin ve makamların şifa özellikleri vardır. İyileştirici özelliği var ve bilimle kanıtlanmış bu. Halen Edirne’de de tedavi yöntemleriyle akıl hastaları için psikolojik sıkıntı yaşayanlar için, fiziksel rahatsızlıklar için kullanılıyor. Bununla ilgili birçok kitaplar yazıldı. Günün belli saatlerinde dinlenmesi gereken makamlar var mesela. Hani hangi saatte hangi makamı dinlersen neye iyi gelir? Karaciğere iyi gelen, kalbe iyi gelen, akla iyi gelen, beyne iyi gelen çok geniş aslında.

İçinde “TÜRK” Geçen Müziği Yayınlamıyorlar

Türk Sanat müziğinde yeni beste yok. Yeni söz yok. Çıkmıyor. Aslında var ama çıkartası yok. Benim mesela birçok şarkım var ama nereye çıkartacağım. Bakın daha çok mecrada yayınlanabilsin diye remix bir şarkı yapıyorum. Niye? Bir önceki şarkım “Bile Bile” şarkım daha alaturka kokulu bir şarkıydı ama onu çok az yerde yayınlatabildim. Niye? “İşte bu tarzı yayınlamıyoruz” diyorlar. Halbuki ben 20 sene önce ilk Leyla’yı çıkarttığım zaman bütün radyolar çalıyordu o şarkıyı. Öyle bir şey yoktu. Ne oldu da bu ayrımcılık oldu? Bu saçma sapan düşünce maalesef radyoların başındaki kişilerle birlikte televizyonların başındaki kişilerin de tekelinde döndüğü için gerçek bu böyle bir ortam oluştu. Bunu sunuyoruz “yok bizim tarzımıza uymuyor”. Senin tarzın ne demek ya? Böyle bir şey yok. Hani mangalda kül bırakmayız bazı şeylerde milliyetçilikte falan konuşuruz ama milletin için ne yapıyorsun sen? İçinde Türk geçen şeyi yayınlamıyorsun. Ne halk müziğini ne Türk sanat müziğini. Bize ait bu müzikler. Ondan sonra başkaları gelip sahip çıktığı zaman yemeğine, kültürüne bu sefer de şikayet ediyorsun. Etme. Sen kendin sahip çıkamıyorsun ki daha.

Çağdaş , Akustik Stüdyo Programında “Gece Kirpikli Kadın”  – “Seninle Aşkımız Bir Roman” – “Aşkın Bahardır” –  “Vazgeçtim” – “Hatıram Olsun”  – “Adını Anmayacağım” gibi şarkıları seslendirdi. Çağdaş Suseven’e orkestrada İsmail Onan (Davul) , Mehmet Yücturan (Kanun) , Metin Akçaylı (Keman) ve Serdar Kürklü (Klavye) eşlik etti.