Cenk Eren,  Michael Kuyucu’nun hazırlayıp sunduğu “Müzik Habercisi” programında konuk oldu.

14 Mart’tan beri kendisini karantinaya aldığını söyleyen Cenk Eren, “Çok mecbur kalmadıkça sokağa çıkmadım, haliyle bir de 6 kilo aldım. Ayrıca sokağa çıkmak ve çalışmak zorunda olan insanlar vardı. Ben o kısımda olmadığım için kendimi o anlamda şanslı hissediyorum. Çok dinlendirdim vücudumu, beynimi, ruhumu. Bana biraz bu anlamda iyi geldi. Sorumluluğum altında olan insanların hepsiyle ilgilendim. Ailem, müzisyenlerim falan gibi. Fakat daha sonra dairenin çevresindeki yani benim etrafımdaki insanların biraz daha dışına çıkıp onları düşünmeye başladım. Oradan talepler geldikçe ya da gelmese de eyvah o insanlar ne yapıyor, ne yapacaklar, ne olacak falan demeye başlayınca o zaman düşünmeye başladım tabii.” dedi.

“MÜZİSYENLER ZOR DURUMDA KALDI!”

Koronavirüs döneminde müzisyenlerin zor durumda kaldığını belirten Cenk Eren, “Ben ve benim tarzımdaki arkadaşlarım orkestralarını her zaman korur kollarız ki öyle yaptık. Fakat bunun dışında kayıt dışı çalışan ve herhangi bir solisti olmayan çok müzisyen sanatçı arkadaşlarımız var. Belki isim olmamış bir sürü yüzlerce, binlerce müzisyen arkadaşımız var, onlar çok zor durumda kaldılar. Yoksa bizler tabii ki çalışmadan durabiliriz, orkestralarımıza da bakabiliriz, baktık da zaten ama diğer müzisyenler için çok bir şey yapılamadı. Hani belki onlar sigortasız çok çalışan olduğu için devlet yardımlarından da faydalanamadılar.” diye konuştu.

“LİNÇE UĞRADIM”

Cüzi paralara günlük çalışan müzisyenler için bir şeyler yapılaması gerektiğini hatırlatan Eren, “Hep denir ya ‘müzisyenler çok para kazanıyor’ falan diye belki şeyi ayırmak lazım hani bizimle çalışan müzisyenler, isimli olan müzisyenler o parayı kazanmış olabilir ama ufak yerlerde çalışan müzisyenlerin hepsi hakikaten çok cüzi paralara günlük çalışan insanlar. Gündelik işçiler gibiydi onlar çok zorlandılar bu dönemde. Onlar için işte bir şeyler yapılması lazım. Hep şu söylendi ‘O zaman siz bakın’. Fakat bu birinin yapabileceği bir şey değildi, bunun muhakkak devletle birlikte yapılabilecek bir şeydi. Onun için de biz dedik ki peyderpey bütün iş kolları açılırken kurallar çerçevesinde buralar da açılırsa insanlar da yavaş yavaş çalışmaya başlarlar. Dedim ve linçe uğradım. ‘Biz bakabiliriz kendimize, önemli olan bu müzisyenler.’ dedim ama yanlış anlaşıldı.” ifadelerini kullandı.

“İNSANLARIN ACISI VARKEN BEN EVDE OTURUP ŞARKI TÜRKÜ SÖYLEYEMEM”

Zor bir süreçten geçildiğini belirten Eren,Bu hastalık başladığında ben şöyle bir şey söylemiştim ‘İnsanların acısı var, bunun nereye gideceği belli değil, böyle bir şey varken ben böyle çok evde oturup şarkı türkü söyleyemem’. Fakat hassasım hani korktum çünkü o yurt dışındaki olayları görünce işte o hastaneler, ambulanslar, o hastane bahçelerinde hastalar, ölümler falan fakat Allah’a şükürler olsun Türkiye bu süreci güzel atlatınca olabilir yani ben Allah korusun öyle bir yere giderse o zaman evde şarkı türkü kim dinleyecek diye ben o lafı ettim. Dolayısıyla o zaman yapmayacağımı söylemiştim ve de yapmadım. Ama baktık hakikaten Türkiye çok güzel bu süreci atlattı yani tabii ki ölümlerimiz oldu Allah rahmet eylesin herkese fakat hastanelerimizden o kötü görüntüler gelmedi, caddelerimizden o kötü görüntüler, ambulans sesleri gelmedi dolayısıyla o online konserler ufak tefek oldu.” dedi.

“SANATÇILAR FİYATINI YARIYA İNDİRMELİ!”

Cenk Eren, sanat dünyasının normal süreç başlayınca neler yapabileceği konusunda ise, “Sahneler başlayacak bazı yeni normallerle olacak bu sene sahneler, her şeye çok dikkat edilecek. Yapılmalı çünkü dediğim gibi oralardan bir sürü insanlar müzisyeni, garson, komisi bunlar para kazanacaklar. Bence bunun faturasını orada çalışan biz sanatçıların ödemesi gerekiyor. Herkes fiyatını yarıya indirecek. Hatta daha fazla olmalı, oysa burada sanatçılar en azından yarı yarıya bir indirim yapacak ki fiyatlarında bunu müşteriye yansıtmayacak mekân sahipleri de ve insanlar da gelecekler orada bu seneyi böyle geçirmek durumundayız. Yani ekonomiyi ayakta tutmak için insanlar bu seneyi böyle geçirecekler, yani bu gelen insanlardan o fahiş fiyatları alırsanız zaten o insanlar gelmez. Müzisyeninin, garsonunun, komisinin, tuvaletçisinin, çiçekçisinin oradaki herkesin ufak tefek bir para kazanıp o mekânları ayakta tutabilmek önemli olan.” ifadelerini kullandı.

“SELDA BAĞCAN’LA ATIŞIYORUZ”

Müzikal çalışmalarına da değinen Cenk Eren, “Bana diyorlar ki ‘Neden hep proje albümler yapıyorsun?’ Yani ben söylüyorum evet ben proje albümler yapıyorum ama arada benim yaptığım sıfır şarkılardan oluşan albümler de var, arada sırada tekli şarkılar da çıkarıyorum, güzel bir şarkı olursa onu da söylerim. Ama ben proje albümü yapmayı seviyorum, bundan da mutluyum. İnşallah ömrüm el verirse dördüncüsünü de yaparım bunun, beşincisini de yaparım. Ama bu son Selda Bağcan albümü benim için çok kıymetli bir albüm. Selda’nın prodüktörlüğünü ve yapımcılığını yapması benim için çok özeldi. Yani mutluyum, benim için işler yolunda gidiyor bu anlamda yani yaptığım albüm anlamında gayet iyi gidiyor, gayet güzel gidiyor. Her şey yolunda. Bu benim ilk plağım bu mesela. Çok önemli benim için, ya hakikaten plak dinlemek çok keyifli bir şey. Çok farklı ve çok güzel. Her yerden alabilirler plağımı. Selda ile de küçük bir atışma yapıyoruz. Selda’nın albümü çıktı ‘Hırslandırdın beni şimdi daha saldıracağım o albüme. Seninkiyle başa baş gitmek istiyorum’ falan diyorum gülüyor. Çünkü sonuçta benim plağımın prodüktörü de o aynı zamanda kendi albümü de çıktı, plağı da çıktı. ‘Hadi bakalım’ diyor. Çok güzel tatlı bir rekabetimiz de var.” açıklamasında bulundu.