Doç.Dr. Süleyman Doğan, Michael Kuyucu’ya Finlandiya Eğitim Modelini Anlattı

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri  Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Süleyman Doğan , Doç.Dr. Michael Kuyucu ile Akademik Bakış programına konuk oldu. Süleyman Doğan, programda Finlandiya eğitim sisteminin neden dünyanın örnek eğitim modeli olduğunu anlatırken, Türkiye’nin sinema ve medya endüstrisini eleştirdi. Doğan, Michael Kuyucu’ya medyanın toplumu dizi ve filmlerle olumsuz etkilediğini söylerken, yine televizyonlarda yayınlanan yetenek yarışmalarının topluma hiçbir şey kazandırmadığını söyledi.

Finlandiya Eğitim Modeli Çok Özel Bir Model

Finlandiya Türkiye’ye bir örnek. Finlandiya’da bir öğretmen alınırken, o öğretmen yazılı ve sözlü 5 aşamadan geçiyor. Finlandiya’da IQ’su ile ilk bine giren öğretmen olabiliyor ve bir öğretmen 5 bin euro aylık maaş alıyor. Buna ulaşmamız çok mümkün görünmüyor. Burada iyileştirmemiz gereken şey; lisanstan sonra yüksek lisans eğitimini etkin bir şekilde verilmek. Her öğretmen tezli yüksek lisans yapmalı. Finlandiya’nın müfredatında atölye kısmı çok fazla. İlkokul öğrencileri evdeki gibi ayakkabılarını çıkartıp derse giriyor, çünkü okulları ev gibi. Öyle bir sistem yaratmışlar. Okulun renginden, dizaynından, estetiğinden tutun da kitapların tasarımına kadar her şeyi motive edici yapıyorlar; böyle bir durumda da öğrenci okula gitmek için can atıyor; fakat bizde öğrenci okula bile gitmek istemiyor. Bizde oturma düzeni klasiktir, yan yana otururlar ve öğrenciler birbirini göremezler ama öğretmen hepsini görür. Ama onlarda U şeklinde, V şeklinde oturma düzeni yapılıyor, öğrenciler de birbirini görüyor ve laf ortaya düşüyor herkes oradan alıyor lafı. Bu önemli bir şey. Adamlar bunu yapmışlar. Tabiatla eğitimi bütünleştirmişler. Bizim yaptığımız okulların hangisi tabiatla iç içe? Orada herkes öğretmen olamaz, ama bizde kelimeleri telaffuz edemeyen adam öğretmen oluyor! Dünyada yasak ve korku kalktı ama bizde çocuklar hala bağırarak susturuluyor. Çocukları motive ederek susturmamız lazım. Finlandiya bunların hepsini başarmış. Ben bugün üniversitelerin profesörler tarafından değil de profesyoneller tarafından yönetilmesinden yanayım.

Ticari İşletme Gibi Yürüyen Vakıf Üniversiteleri Var

Türkiye’de özel (vakıf) üniversitelerin yüzde 60’ı İstanbul’da. Zaten İstanbul’da nüfus yoğunluğu var. Siz en azından doğu veya Trakya bölgesine açılmasını teşvik ederseniz o bölgeler yoğunlaşır. Özel üniversiteleri İstanbul dışına yaymakta fayda var. YÖK bunun ruhsatını vermemeli! Özel üniversitelerin de iki çeşidi var; bir vakıf üniversitesi, iki patron üniversitesi. Kanunlarımızda özel vakıf üniversitesi olarak görünüyor ama ismi vakıf kendisi patron olup tamamen ticari işletme kafasıyla yürüyen özel üniversiteler var. Eğitim de amaçları ama ilk amaçları değil. İlk amaçları eğitim olmalı.

Recep İvedik Hiçbir İşe Yaramayan Bir Film Bozması

Türkiye’de medya yüzde 60’ın üzerinde toplumu etkiliyor. Türk medyası bugün birinci seviyede okul olup, ailenin ve okulun önüne geçmiştir. Bugün gençlerimizin üzerinde medyanın etkisi hem okuldan, hem de aileden daha fazladır. Maalesef medya bunun bilincinde değil. Öncelikle üç yaşına kadar çocukların televizyon dahil medyadan uzak tutulması gerekiyor. Çünkü onların beyinleri medya sayesinde bir çöplük gibi kullanılıyor. Artık iPad dadıları var. Bunları çocuklara veriyorlar, böylece zihinsel ve bedensel olgunlaşmanın da önüne geçmiş oluyorlar. Bir makale yazmıştım “Dizilerin ipe dizdiği hayatlar” diye. Diziler insanları çok fazla yönlendiriyor ve insanlar bunu hiç fark etmiyor. İnsanlar televizyon izlerken öyle bir değişim gerçekleştiriyor ki farkına bile varmıyorlar. Mesela Kemal Sunal’ın 108 tane filmi var; hepsini izledim ve 8 tanesi “Şaban” temalı. Ben özellikle konferanslarda Şaban ismini soruyorum, insanlar bugün Şaban ismini koymuyor, çünkü Şaban denildiğinde salak, geri zekalı algısı oluştu. Şaban ismi kalkmış. Bir filmin ne kadar güçlü bir algı oluşturduğuna bakın. Bugün “Recep İvedik” diye bir film var; insan azmanı hayvan bozması bir tipleme. Hiçbir şeye yaramayan ne felsefesi, ne mesajı, ne de konusu olan bir film bozması ve bu filmi yedi milyon insan izlemiş, daha da dönüyor bu film bozması! İleride Recep ismi de kalkacak. Bu filmin gücünü gösterir. Bu filmler, bu diziler toplumumuzu değiştiriyor ve dönüştürüyor.

İnsanlar, sanat okulları dururken neden bir şey öğretmeden bir şey olmayı vaat eden müzik yarışmalarında ararlar çareyi?

Türkiye’de yetenek ve müzik yarışmalarında çok ciddi sorunlar var. Yetenek olduktan sonra bunların belli yerleri var. Adam 40 yaşına gelmiş sadece sesi var diye, onu oraya götürtüp kepaze etmenin manası var mı? Bunlar tamamen kapitalist sistemin, popüler kültürün baskısıyla oluşturulan bir kültürdür. Son derece yanlıştır, pedagojik değildir. Bunlar halkı eğlendirmek ve oyalamak için yapılmıştır. Çerez gibi bir takım kırıntılardır ki, bunlar bizi bir yere götürmez, aksine yanlış yönlendirir! Bu yarışmalarda iş ciddiye alınmıyor, fazla önem verilmiyor ve herkes her işi yapar mantığı da olduğu için oralarda tecrübesi bile olmayan insanlar yer alıyor. Her şeyin profesyoneli vardır ve bunların da profesyoneli olmalı. Halk uyuşturucu gibi yönlendirildiği için RTÜK bunlara el atmalıdır ve bu yarışmalara çeki düzen verilmelidir!