İstanbul Teknik Üniversitesi – Nükleer Araştırmalar Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Baydoğan, CRI TÜRK’te Doç. Dr. Michael Kuyucu’nun hazırlayıp sunduğu “Akademik Bakış” programına konuk oldu.
1969 yılında İstanbul’da doğan Nilgün Baydoğan, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi – Fizik Bölümü’nden mezun olduğunu ve daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Enerji Enstitüsü’nde master ve sonrasında doktora yaptığını dile getirdi.
Gençler Bilimsel Teknolojilere Çok Hevesli
Çocukken nükleer enerjinin dikkatini çekmesiyle bu bölüme olan ilgisinin başladığını belirten Baydoğan “Öğrenci fizik dersini seviyorsa, bu alanda da keyifle çalışmalar yapacağına inanıyorum, bölümün ana anahtarı fizik. Bu alanda makine, elektrik, çevre mühendisliği gibi pek çok farklı bölümden lisans kökenli olan insana ihtiyaç var. Öğrenci yüksek lisans diplomasını aldığında, yüksek mühendis unvanıyla ya işe başlar ya da doktorasına devam eder” dedi. Baydoğan nükleer enerji bölüme olan talep konusunda ise “Gençlerimiz bilimsel teknolojik gelişmelere çok hevesli. Lisansı bitirenler hemen master yapmak istiyor. Benim mezun olduğum yıllarda arkadaşlarımın dörtte biri master hevesindeydi. Şu an lisanstan mezun olanların hepsi master diplomasına sahip olmak istiyor” cümlelerini kullandı.
Türkiye Nükleer Teknoloji Nimetlerini Sonuna Kadar Kullanıyor
Prof. Dr. Nilgün Baydoğan, Michael Kuyucu’ya nükleer santrallerin önemini “Türkiye’de bir nükleer santrali olmayabilir fakat nükleer teknolojiden ülkemiz faydalanmakta. Biz aslında nükleer teknolojide nimetleri sonuna kadar kullanıyoruz. Sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanabilmesi için nükleer teknolojiye önem vermek lazım. Sürekli nüfus artıyor ve Türkiye genç bir nüfus. Hava sıcak olduğunda klimalar tam gaz çalışıyor. Onların elektriğini karşılamak bile sorun olabiliyor. Güneş enerjisiyle bunlara destek vermeliyiz ama biz sürdürülebilir bir kalkınmayı geliştireceksek, o zaman enerji bağımsızlığımızı sağlayacak en etkili şey nükleer santrallerin kurulmasına önem vermemiz olacaktır. Organize sanayi bölgelerimiz esas elektriğin harcandığı yerlerdir. Bunların istediği enerjiyi ve elektriği veremezsek üretimimizde sekteye uğruyor ve bu durum istihdamı ve üretimi de olumsuz etkiliyor” diyerek anlattı.
Akkuyu Projesi Daha Güçlü Bir Teknoloji Demek
Prof. Dr. Nilgün Baydoğan açılması planlanan ve hakkında olumsuz yorumlar yapılan “Akkuyu Nükleer Santral Projesi” projesi için Michael Kuyucu’ya şunları anlattı: “Akkuyu nükleer santralinin, en kısa sürede hayata geçmesinin sağlanmış olmasını dilerim. Akkuyu nükleer santralimiz ilk santralimiz olacak. Yıllardır konuşuluyor bu proje ve yıllardır incelenerek, araştırılarak Akkuyu yeri seçildi. Yani tesadüfen yer seçilmedi. Güvenlik önlemlerinin sağlanması sayesinde orası da yaşanabilir yer olarak kalacaktır. Yurt dışına baktığımızda nükleer santrallerin deniz kenarlarında, suya yakın yerlerde olduğunu görüyoruz. Bu proje bizim dış enerji kaynaklarına daha az bağımlı olmamıza, yeni farklı iş sahalarına, katma değeri yüksek ürünlerin üretilebilmesine katkı sağlayacak. Kısaca ülkemize gelir ve daha güçlü bir teknoloji sağlamış olacak. Güvenlik kuralları sağlandığı takdirde, bu proje için yapılan eleştrilerin doğru olduğuna inanmıyorum. Yurt dışında ekonimisi gelişmiş ülkelerde nükleer santraller oldukça fazla kullanılıyor. Bu ülkeler bunları kullanmaya devam ediyor; çünkü enerjiye ihtiyaç var. Enerji olmadan hayatı sürdürebilmek mümkün değil. Telefonumuz olmayınca bile yaşam konforumuz etkileniyor”
Öğrenciler Hayallerinin Peşinden Koşsunlar
Prof. Dr. Nilgün Baydoğan, yaklaşan sınavlarla ilgili öğrencilerin çok heyecanlı olduğunu belirterek “Öğrencilerin arasında heyecan ve rekabet oluyor ama herkes elinden geldiğinin en güzelini yapmaya çalışıyor. Hepsine bol başarılar diliyorum ve hepsine bir tavsiyede bulunmak istiyorum: hayallerinin peşinden koşsunlar! Gönüllerinden hangi programı yazmak gerekiyorsa onu yazsınlar. İş bulamama endişeleriyle karşılaştıklarını görüyorum. Hangi bölümü okumak istiyorlarsa anne baba baskısı geride kalsın. Çünkü ömür boyu o işi yapacaklar. Severek bir işi yapmak çok önemli” dedi.
Ar-Ge’sine Önem Veren Vakıf Üniversiteleri Çoğalmalı
Baydoğan, Michael Kuyucu’nun kendisine vakıf üniversitelerini sorması üzerine şu yorumda bulundu: “Vakıf üniversitelerine ticarethane gözüyle, mantığıyla bakılmamalı. Bilim ve teknolojiye önem veren, laboratuvarları kuran, araştırma merkezlerine önem veren, faydalı çalışmalara destek veren, hevesli olan ve bu şartları sağlamış olan, sağlamaya aday olan hevesli vakıf üniversitelerine ülkemizin ihtiyacı var. Bu tarz üniversiteler devlet üniversitelerinin yükünü alıyor. Nitelikli gençlerimizin yetişmesine katkı sağlayan bu özel üniversitelerin hızla çoğalmasını diliyorum. Ar-Ge’lerine önem veren bu üniversiteler diğer vakıf üniversitelerinden ayrılıyor.”
Programı İzlemek için :