İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıdvan Şentürk Akademik Bakış programında Prof. Dr. Michael Kuyucu’ya İTO için hazırladığı Türkiye’de Film ve Dizi Endüstrisi Raporu hakkında bilgi veriyor. Şentürk dizi endüstrisi hakkında bilgiler verirken sinema endüstrisi ve dijital platformlar hakkındaki analizlerini aktardı. Prof. Dr. Rıdvan Şentürk’ün Akademik Bakış’a anlattıkları şöyle:
Dizi İzleyicisi ile Sinema İzleyici Farklı
Televizyon ve normal sinema seyircisinden farklı bir kitle bu dizi izleyicileri. Tabii ki bu televizyon dizilerini izleyenler sinemaya gitmiyor demek değil ama bütün dünyada televizyon dizisi izleyenlerin daha bağlı daha sadık daha sürükleyici haftalarca, belki aylarca, belki yıllarca birkaç sezonluk dizilerden bahsedeceksek eğer, merak duygusunun işin içinde olduğu ve seyirciyi bu merak duygusuna bağlı olarak 3-4 yıl boyunca sürükleyebilecek dizilerden bahsediyoruz. Dolayısıyla dizilerin seyir alışkanlıkları seyirci psikolojisi ve sahip olduğu estetik değerlerle sinemanınkiler farklı.
Uzun Yıllar Boyunca Latin Amerika Dizileri İzledik
Sinemanın dünyada gelişimi de farklı televizyon dizilerinin de öyle. Televizyon dizleri çok eskiden beri varlar. Bu Türkiye’nin başarısı değil televizyonun kendi başarısı. Televizyon yaygınlaştıkça ilk 1950’lerden daha sonra 70lerden itibaren diziler dünyanın hemen hemen her yerinde yaygınlaştı diyebiliriz. Avrupa, Amerika içinde bu söz konusu, ama uzun yıllar boyunca belirli ülkeler dünya dizi sektöründe öne çıktılar. Bunların ilki Amerika’ydı. Amerikan dizilerini hem Avrupa da hem Türkiye’de uzunca bir süre izledik. Daha sonra Latin Amerika özellikle bizim gibi doğu ülkelerinde daha fazla öne çıkmaya başladı çünkü daha duygusal, gözyaşı ve melankolik duyguların öne çıktığı melodramatik dizilerdi. Bunlar basit bir şekilde her türden ya da her zekâ seviyesinden kişilerin izleyebileceği diziler yaptılar ve bu yolla bütün dünyada olmasa bile özellikle orta doğu bölgesinde Türklerde Araplarda vs yaygınlaştılar. Türkiye’de de biliyorsunuz yıllarca Latin Amerika dizileri izlendi. Bu bizim bölgenin yani Avrupa’da izlenmedi bu diziler ama bizde izlendi. Bu da şu anlama geliyordu Latin Amerika’nın aşırı duygu yüklü melodramatik dizileri bizim orta doğu diye tarif ettiğimiz bölgede çok daha fazla ilgi gördü karşılık gördü.
Türkiye’de Diziler Yüzde 90 Oranında Dram Ağırlıklı
Çünkü buranın halkı da daha duygusal duygularını hala yaşatan daha sıcakkanlı ve hayatın içinde insanlar. Bu nedenle daha fazla duygusallığın geçtiği yerlerde bu tür diziler daha fazla karşılık buldu. Dikkat ederseniz bizim Türk dizileri de % 90 oranında dram ağırlıklıdır. Dramlar tarzı ve içeriği bakımından tabii ki 80li yıllardan günümüze geldikçe değişiyorlar ama dram melodram olmaları bakımından değişmiyorlar. Belki de Brezilya dizilerinden ilham olarak Türk sineması geleneğinden de beslenerek yola çıktı dizilerimiz. Zaten bizim en iyi yapabileceğimiz şey dram ‘neden biz bu dizileri yapmıyoruz’ diye bir düşünceye kapıldılar.
Türk Dizileri Dalga Dalga Büyümeye Başladı
Biz Türkiye olarak Latin Amerika dizileri gibi estetik açıdan çok basit sayılabilecek en düşük zeka seviyelerine bile hitap edebilecek şekilde yapılmış basit diziler değil de ortalamanın üstünde diziler yapabiliriz diye düşündüler ve bu işe soyundular. Haklı oldukları da görüldü daha sonra. Çünkü kalite olarak Latin Amerika dizilerinin çok çok ötesine geçtiler daha karmaşık hikâyeler anlatmaya başladılar ve o basit yapı daha karmaşıklaştı çünkü günümüzde yaşadığımız hayat da karmaşıklaşıyor gün geçtikte. Dolayısıyla buna da uyum sağlamış oldular. Karmaşık hayat grafiklerine uygun biçimde daha karmaşık yapılar arz eden dramlar melodramlar çekmeye başladılar. Böylece özellikle Avrupa dışındaki genellikle Latin Amerika Asya Afrika ülkelerini kapsayan bir coğrafyada Türk dizileri çok hızlı bir şekilde yayıldı. Bir de tabii ki Türk nüfusunun olduğu bölgeler var Avrupa’da uydular üzerinden vs yayınlar yapılıyor. Diziler dalga dalga büyümeye başladı.
Muhteşem Yüzyıl Dizi İhracatında Kırılma Noktasıdır
Türk dizilerinin ihracatında kırılma noktası “muhteşem yüzyıl” dizisi oldu. Muhteşem Yüzyıl dizisi tarihi bir diziydi sıradan alışılmış modern hayatın entrikalarını bize sunan dünyanın her yanında bulabileceğimiz dizilerden farklı bir diziydi. Dolayısıyla bu fark dediğimiz şeyle birlikte kalitesi de önemli bir faktör oldu ve dünyada satış rekorları kırmaya başladı. Bu bir kırılma noktasıydı Muhteşem Yüzyılın açtığı yolda ilerleyen bir sürü dizi daha onu takip ettiler. Çok ciddi bir başarı yakalandı. Türk dizilerinin başarısı aslında ihracat dolayısıyla elde ettiği gelirden değil. Toplam 350 milyon dolar civarında bir gelir olduğu tahmin ediliyor daha önce 150 milyon dolardı, daha sonra 350 milyona kadar çıktı. Bir ara 500lere çıkar mı diye hesaplar yapıldı fakat dünyada ekonomik kriz söz konusu oldu.
Dizi ihracatını uluslararası ilişkiler de etkiliyor çünkü Türkiye’nin Ortadoğu politikaları gerginleşince dizilerin yayınlanmaması söz konusu oldu. Ama bunun yerine başka ülkeler devreye girdi okyanus ülkelerine varıncaya kadar pek çok ülke dizileri ithal etti.
Dünyada Yayınlanan Her 100 Diziden 25’i Türk Dizisi
Şu an dizi ihracının ekonomideki yeri toplamda 350 milyon dolar civarı belki bir Amerikan dizisi tek bir diziyle elde edebilir bu parayı ama burada rakam önemli değil. Burada dizi sektöründe ne kadar çok Türk dizisinin dolaşıma girdiği ve ne kadar çok seyirci kitlesi tarafından izlenildiği önemli. Bu açıdan baktığımızda dünyada dizi sektöründe dolaşıma ihraç edilmiş dizilerin ülkeler arası oranlarına baktığımızda Türkiye şu anda 1.sırada. Dünyada dolaşıma girmiş her 100 dizinin 25’i Türk dizisi.
Dizilerin Ülkemize Çok Katkısı Var
Dünyadaki dizilere bakınca Amerika şu anda % 11’lerde hatta daha da düşük. Hint dizileri var onlar da yaygınlaşıyor. Bunların hepsi % 10-11’i geçmiyor Amerika dahil. % 25 çok büyük bir rakam. Getirisi belki 350 milyon bu % 25’e göre çok küçük bir rakam ama tabii ki her şey para değil. Türk dolaşımını şehirlerini mimarisini bir sürü dizilerde söz konusu olan sektörler var. Tekstil sektörü mücevherat mimari bir şehir turizmi bütün bunların hepsi ihraç ediliyor aslında. Yan gelirleri var yani dizilerin. Dolayısıyla turist çekiyorsunuz, ev satışları artıyor hatta müzik sektöründe çünkü Türk dizilerinde birtakım Türk müziği parçaları var izliyorlar dünyadaki seyirciler. Dolayısıyla Türk müziğinin de tanıtımı yapılmış oluyor.
Bütün bunları düşünürseniz bir kültür değerleri ihracatı yapılmış gibi bir şey oluyor. Tabii bu düzgün yapılıyor yapılmıyor, düzgün temsil ediliyor edilmiyor, dizilerde içerik olarak ne anlatılıyor bunlar çok ayrı bir konu ama sonuç değişmiyor. Bu bir tanıtım oluyor açıkçası.
Kırk Yaş Üstü Sinemaya Gitmiyor
Normal giderse gidişat yeni bir krizle karşılaşmazsak salgın savaş gibi ben sinema sektörünün tekrar canlanacağını umuyorum. Bunu şu şekilde düşünmek lazım bütün dünyada olduğu gibi bizde de sinema seyircisi aslında 12-13-14’le 40 yaş arasına sıkışmış vaziyette. Yani 40 yaş üstü hatta 30’dan sonra git gide düşen oranlardır ve 40’tan sonra çok az. Sinemaya gitmiyorlar.
Çünkü medyatik araçlar çok fazla çeşitlendi. Internet var sosyal medya var dijital platformlar var televizyon dizileri zaten var. Dolayısıyla bu kadar çok medya araçlarının çoğaldığı ve her yerden aynı anda bir sürü şeyin üzerimize doğru geldiği bir ortamda 40 yaş üstü bunu kaldıramıyor. Odaklanamıyorlar günlük hayatın trafikleri karmaşık, hayatın kendi zorlukları var, onunla uğraş, bununla uğraş yani çok kaotik bir hayat içerisinde her şeye yer veremiyorlar. Dikkatleri dağılıyor hayatın sorunlarıyla daha fazla ilgilenmek zorunda kalıyorlar. O yüzden çok fazla zaman bulamıyorlar sinemalara. Daha pratik olan televizyondan cep telefonlarından internetten izlemeyi tercih ediyorlar çünkü zamanları yok.
Hollywood Dizileri Artık Düşüşe Geçti
Bunu Hollywood filmlerinden de anlayabilirsiniz. Eskiden nasıl oluyordu her türlü film bir şekilde Hollywood’dan seyrediliyordu ama artık Hollywood filmlerine de çok fazla rağbet yok. Bu seyir alışkanlıkları gittikçe değiştiği için Hollywood filmler gişe başarısı yapmak istiyorlarsa bunları daha çok fantastik film şeklinde işte Batman’ler örümcek adamlar Xmenler vs gibi gençleri canlandıracak onları tatmin edecek sansasyonel filmlerle anca gişe başarısı kazanabiliyorlar. Normal bildiğimiz sıradan Hollywood filmleri de artık izlenmiyor.
Türkiye’de İzleyiciler Türk Filmlerini Daha Çok İzliyor
Türkiye’de avatar filmleri ya da yurtdışından Türkiye’ye gelen filmlerin sayısı yerli filmlere göre belki bir kat daha fazla vizyona giren filmler ama Türk filmlerini izleyen Türk seyirci sayısı yabancı filmleri izleyenlerden çok daha fazla. Televizyon da aslında bir gerileme yaşıyor. 2000li yılların başlarında televizyon izleme oranları diğer medya mecralarına göre % 55 oranlarında idi. Bu oranın dijital medya mecraları çoğaldıkça izleme oranlarının düştüğünü görüyoruz. Eskiden 6-8 saat televizyon izlenmesinden bahsederdik özellikle Amerika’da şurada burada. Bizde de öyleydi. Bu oranın düştüğünü 4- 4.5 saatlere kadar indiğini görüyoruz. Televizyon gelirleri büyük oranda reklamlardan biliyorsunuz ve reklamlardan televizyonun aldığı pay da gittikçe düşüyor. %50- 55lerden 2020li yıllara geldiğimizde %35lere düşmüş vaziyette. Bu büyük bir rakam.
Dijital medya mecraları gelecekte gücünü daha da arttıracak gibi gözüküyor. Dijital medya mecraları daha çok gençlere yöneliyor orta yaş ve üstü yine klasik kalıyorlar yani televizyon odaklı kalıyorlar. Ama bu nesil tabii değişiyor dönüşüyor. Yeni gelen çocuklar dijital medya mecralarıyla çok daha haşır neşir oldukları için televizyonun ağırlığı sinemanın ağırlığı gittikçe zayıflıyor diyebiliriz. Fakat bu ölüm noktasına varmaz diye düşünüyorum. Yani hem dünya siyaseti haberleşme televizyonun kendine göre birtakım özellikleri var böyle çok küçülmüş de olsa klasik nostaljik medya mecraları şeklinde ayakta kalacaklarını düşünüyorum.
Dijital TV Platformlarının Bir Çözüm Bulması Lazım
Bir dizi yapımcısı bir dizisini bir televizyonda yayınlansa diyelim ki 100 milyon lira gelecek örnek veriyorum dijital platform diyor ki ‘sana 250 milyon veriyorum bana gel’. Evet tamam bunu alıyor yıldız oyuncuları da kendine bağlamış oluyor senaryoyu yapımcıyı da kendine bağlamış oluyor. Bu anlamda ilgi odağı olmuş oluyor seyircileri de belki kendine doğru çekiyor ama çektiği seyirciler abone. Abone fiyatları düşük dolayısıyla sadece Türkiye’de abone sayısı 3 milyonsa dijital platformun 3 milyonun abonelik parasıyla kaç diziyi finanse edebilir çok zor. Ekonomik krize girecekler dolayısıyla başka birtakım çözümler bulmak zorundalar abonelikle bu işin yürüyeceğini ben zannetmiyorum.
Program Podcast Kaydı İçin: